9 Ekim 2010 Cumartesi

Dünyanın En Güçlü İnsanlarıyız

Selam Herkese bu yağışlı günde camdan dışarıya bakıp, soğuk ve yağışlı havanın tadını çıkarırken sizlele bu anı paylaşmak istedim. Yazının başlığına bakarsak bizler Panik ataklar dünyanın en güçlü insanlarıyız dedim evet öyleyiz çünkü öyle hissetmeliyiz eğer kurtulmak istiyorsak hep bir şey demişimdir üzerine gitmek korkuların kortuğumuz şeyi bize faydalı bir şey gibi gösterin beyninize ben yürüyüş yapamazdım ama şimdi illaki hergün 10 dakikada olsa yürümeye özen gösteriyorum. Sağlıklı olduğunu biliyorum ve yürümenin zarar veremeyeceğinide çok iyi biliyorum ve diyorumki ben Çok güçlüyüm benim bir görevim var ve ben bu görevi başarmalıyım. Hepimizin bir görevi var. Evliyseniz düşünmeniz gereken bir aileniz eşiniz ve çocuğunuz var onların size ihtiyacı var siz bu hastalığı yenmelisiniz ki onlara ihtiyaçları olan ilgiyi ve sevgiyi daha iyi vermelisiniz. Tabiri Çaizse Biraz Gaz Verin Kendinize Ve Her Olayın Sizin İçin Daha İyi ve Hayırlı Olduğuna İnanın. Sağlıklı Günler....

8 Ekim 2010 Cuma

Hiç İlaç Kullanmadım

Tekrar selam bugün biraz ilaçlarla ilgili bir kaç şey yazmak istiyorum. 4 yıldır panik atak hastası olarak başladığı günden beri hiç ilaç kullanmadım. Genelde de zaten ilaç kullanmayı seven biri degilim baş ağrısıda çeksem son ana kadar dayanırım. Bence her ağrıda ilaç almak vucut direncini kırıyor, ve zamanla aldığınız ilaçlarda artık ağrılarınıza fayda etmez oluyor bundan yola çıkarak panik atak yaşadığım zamanlarda da ilaç almadım vucud direncimi bu hastalığa karşı azaltmadım. Bence her şey beyinde bitiyor siz beyninize ve vucudunuza hükmederseniz ilaçsız bir şekilde bitirebilirsiniz bu hastalığı, tabiki ilaçlarda çok önemli ama psikolojik rahatsızlıklarda münkün olduğunca az ilaç yada hiç ilaç almadan üzerine gitmek gerekiyor. Birde ilaç alıyorsanız doktorunuz kontrolundeyse bu ilaç kullanımında ilaçların yan etkilerini okumayın ben okuduğum zamanlar o etkileri psikolojik oalrak yaşıyorum kendimde galiba biz biraz kendimizi çok dinliyoruz vucudumuzu biraz daha umursamaz olursak belki daha iyi olucak bizim için...

Panik Atak Ve İlaç Tedavisi



Hasta-hekim arasında çok iyi bir iletişim olmalıdır. Hasta hekimine her an ulaşmalıdır.

Tedavide kullanılan ana ilaçlar antidepresanlardır. Yardımcı olarak; sakinleştiriciler, yatıştırıcılar, bedensel belirtileri önleyen ilaçlar kullanılır.

Antidepresanların bir kısmı eski kuşak ilaçlardır. (Anafranil, tofranil, ludiomil, insidon, laroxyl, tolvon... gibi )
Yeni kuşak, ilaçlar (efexör, seroxat, cipram, remeron, prozac, lustral, serzone, faverin, gibi.. )

Bu ilaçların bir kısmı paniği tedavi eder. Hekimin yaptığı muayene ve tecrübesi sonuca en uygun ilaç seçilir. Bir ilaç her hasta da aynı sonucu vermeyebilir.

İlaçların bir kısmı (eski kuşak) başlangıçta belirtileri arttırabilir, ağız kuruluğu, sıcaklık hissi, terleme, kiloartışı , kabızlık, cinsel problemler yapabilir. Yeni kuşakta bulantı, titreme, cinsel problemler, kilo artışı gibi yan etkileri olabilir. Bunlar kalıcı değildir. Bir süre sonra azalabilirler.

Panik bozuklukta ilaç tedavisinin en aşağı bir buçuk yıl olması gerekir.
-Hekim önerisi dışında kesinlikle ilaç almamak gerekir.
-Panik belirtileri düzelir düzelmez ilaçları ne azaltmak nede kesmek gerekir. Yoksa kısa sürede tekrarlar.
-Yardımcı ilaçlar yeşil reçeteye tabi olanlar (Xanax, diazem, nervium benzeri ilaçlar.)
Ve bazı kalp-tansiyon ve mide ilaçlarıdır. Bunların kısa süreli kullanılması gerekir.
-Başka hastalıklarınız nedeniyle ilaç alacaksanız doktorunuza danışın.
- İlaçlar zamanla iştahınızı arttırır. Özellikle -tatlıya- karşı dayanılmaz istek olur. Bunun için tedbir alın bol su için, meyve ağırlıklı beslenin. İlaç tedavisinin süresi: Bir kez etki elde edilince ilaç tedavisi 8-12 ay süreyle sürdürülmelidir. Ancak süreyle ilgili en iyi belirlemeyi doktorunuz yapacaktır.
Tedavinin kesilmesiyle bu bozukluğun yeniden ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır.

7 Ekim 2010 Perşembe

Panik Atak Ve Arkadaş Çevresi

Panik atak yaşıyorsanız ve bu hastalıktan kurtulmak için bazı değişik hatta bu güne kadar pekte dile getirilmeyen bir konuyla ilgili bir kaç şey söylemek istiyorum: Arkadaş çevreniz çok önemli şimdi şöyle oturup bir düşünün bakalım sizi anlayan bu konudan bahsettiğinizde size güç veren yanındayken huzurlu oldugunuz kaç arkadaşınız dostunuz yada akrabanız var. Umarım rakamlarınız fazladır ama azsada üzülmeyin onlarla daha fazla vakit geçirmeye bakın ve hastalıgınız hakkında konusun bunu gizlemek bu konuyu açmamak yani kaçmak daha kötüdür. Ama unutmayın anlartırken sizi anlayan birinin karşınızda olması çok önemli. Deneyin sizinle dalga geçen küçümseyen bir tavır gösteren biri varsa önce ondan uzaklaşın sonra daha az zaman geçirin ve son olarak onu hayatınızdan çıkarın. Ben böyle yapıyorum ve gayet de mutluyum ve daha huzurluyum unutmayın kimse sizden değerli olamaz evet değerlilerde var ama siz değerli zamanınızı bunu hakedenler için harcayın.Gelelim akrabalara onlarada aynı yöntemi uygulayabilirsiniz belki hayatınızdan çıkaramazsınız istesenizde ama şöyle bir yöntem daha var bayramdan bayrama görüşmek hiçte fena olmaz. ZAMANINIZI ONU HAK EDENLERLE GEÇİRMENİZ DİLEĞİYLE

Beynin kötü şakası: Panik atak!


Hayat şartları, yaşanan yoğun stres ve benzeri birçok olumsuzluk ile ortaya çıkabilen "panik atak", çağın hastalığı haline geliyor. Dr. Mehmet Yavuz, panik atak hastalarını, alınması gereken tedbirleri anlatıyor...

Hastalığın beynin kişiye kötü bir şakası olduğunu belirten Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, atak esnasında kişinin, öleceğini ya da çıldıracağını düşünerek panik havası ile ne yapacağını şaşırdığını vurguluyor.

Beyin henüz belirlenemeyen bir sebepten dolayı vücuda acil hastalık alarmı veriyor, bu andan itibaren vücudun tüm organları aslında mevcut olmayan bu hastalığa karşı savunmaya geçiyor.

Panik atak rahatsızlığında kişi çoğunlukla kardiyovasküler rahatsızlıklar, felç ve beyin kanaması gibi beyin hastalıkları, mide kanaması, bulaşıcı hastalıklar gibi durumlar ile karşılaştığını düşünüyor.

Dr. Mehmet Yavuz panik atakla ilgili şu örneği veriyor:

"Diyelim ki, beyin kalp krizi alarmı verdi. Bu durumda nabız hızlanır, tansiyonda iniş çıkışlar (daha ziyade yükselme) yaşanır, terleme olur, kana geçen fazla miktarda adrenalinden dolayı ısı derecesi düşer, el ve kollarda uyuşmalar olur, vücut beyinden gelen alarma karşı üst düzey savunmaya geçer. Böylece kalp krizi geçirdiğini sanan birey, yaşadığı yoğun ölüm korkusu ile kendini en yakın sağlık merkezine zor atar. Ancak hastanedeki tüm tetkikler kalp krizinin olmadığını gösterir. Kişi bununla da yetinmez olası tüm araştırmaları farklı sağlık merkezlerinde tekrar yaptırır. Hiçbirinde sonuç farklı değildir. Tüm doktorlar kalp yönünden sağlam raporu vermesine rağmen, bilinmeyen bir zamanda yine aynı sendrom yaşanır. Kişi her defasında “Ya gerçek kalp krizi yaşıyorsam...” şüphesi ile yine hastanelere koşar. Bu durum böyle yaşanır durur."

Araştırmalar sonucunda bu rahatsızlığa yakalanan kişilerin çoğunluğunun zeki, mesleklerinde başarılı, iş-güç sahibi kimseler olduğunu belirten Dr. Yavuz, bu kişilerin genelde hassas, kendilerine ve çevrelerine önem veren, dostluklara değer veren tipler olduğunu vurguladı.

Dr. Yavuz, dolayısıyla panik atağın, kişilik zayıflığından kaynaklanmadığını ve kendi iradesi ile üstesinden gelebileceği bir durum olmadığının da altını çiziyor.

Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, insanın bu rahatsızlık süresinde yaşadığı zorluklardan şöyle bahsediyor: Normalde insan bir kez ölümü yaşar ve hayat biter. Ancak panik atak hastaları için durum böyle değildir. Onlar her atakta bir defa ölürler. Panik atak hastaları, birçok hekim farkında olmasa da aslında tedavi açısından en öncelikli hastalardır.

Atak esnasında panik halinde en yakın sağlık kurumuna koşarlar. Hatta atak gelir de müdahale yapılamaz korkusu ile hastanelerden çok uzaklaşmamaya çalışırlar. Hayat tarzlarını her an hastaneye ulaşacak şekilde programlarlar.

Atak olarak hissettikleri belirtilerin psikolojik olduğunu ve aslında gerçekten o hastalığın olmadığını düşünselerde, kendilerini ikna edemezler. Bu konuda çevrenin telkinleri de çok etkili olmaz. Kişi, her atak olduğunda hissettiği hastalığı, tüm gerçekliği ile vücudunun tüm sistemleri ile belirtileri yaşar.

Panik atak nasıl tedavi edilir?

Panik atak tedavisinde ilaç tedavisi, psikoterapi ve TMS uygulamaları, başlıca tedavi seçenekleridir.

• Uzun soluklu olan panik atak tedavisinde ilaçlar yaklaşık 2 hafta sonrasında etkisini göstermeye başlar. Bu sebeple tedavide sabır en önemli unsurdur. Hastaların ilaç tedavisini iyileştiklerini düşünerek yarım bırakmamaları da oldukça önemlidir.

• Ağır vakalarda ilaç tedavisinin yanı sıra psikolojik destek ve psikoterapi de uygulanabilir. Psikoterapi de hasta da panik atağa neden olan etkenlerin telkin yoluyla ortadan kaldırılması esasına dayanır. Hastaya panik atakla baş etme mekanizmaları öğretilir. Atağı yatıştıracak nefes alıp verme teknikleri öğretilir.

• Özellikle ilaçlara cevap vermeyen ya da tam düzelmeyen hastalarda TMS seansları denenebilir. Manyetik stimülasyonla, depresyon ve panik atak merkezi resetlenerek temelden tedavi imkânları araştırılır. Bu tedavinin bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur. Her yaşta hastaya uygulanabilir. Hamile bayanlar gönül rahatlığı ile TMS tedavisi görebilirler. Antidepresanlar gibi kilo aldırıcı yan etkileri olmaz.

Geçiş Dönemlerine Dikkat

Panik atak yaşayan biri olarak mevsim geçiş dönemleri bizler için daha zor geçiyor. Özellikle yazdan kışa geçerken kasvetli ve kapalı havalar geçiş dönemlerinde bizleri olumsuz yönde etkiliyor dikkat edin bu tür zamanlarda ya ataklarımız daha fazladır yada kendimizi kötü hissederiz.Şunu iyi bilmeliyiz ki panik atak vucudumuzu özellikle beynimizi bize karşı oyun oynamaya zorlar. Aslında yaşamadıklarımızı yaşıyor gibi hissederiz.Burda önemli olan Panik Atakla yaşamaya alışmamalıyız onu daha iyi tanıyıp onsuz bir hayata geçiş yapmak için çapa sarf etmeliyiz. Geçiş dönemlerinde bu çabayı daha fazla sarf etmeliyiz.
Benim Tavsiyem geçiş dönemlerinde kendimi daha huzurlu hissettigimiz yerlerde vakit geçirmek ve dışarıyada kendimizi alıştıra alıştıra çıkmak, çıkarkende mutlaka yanınızda bir arkadaşını bulundurmanız ama bu arkadaşınız kıyamet tellalı cinsinden degil daha pozitif bir insan olmalı ve sizinde bu özel durumunuzu bilmeli böylece sizi daha iyi anlayan ve motive eden biriyle dolaşmanız sizin için daha iyi olacaktir.

6 Ekim 2010 Çarşamba

Yaz Aylarında Daha Dikkatli Olunmalı

Selam Yeni Yazımla Karşınızdayım, kendi yaşayan biri olarak bu hastalıgın yaz aylarında dahada arttıgını düşünüyorum. Genelde yaz aylarında dışarıya fazla çıkmamaya çıksamda az kalmaya ve güneşe maruz kalmamaya dikkat ederim. sıkıcı bunaltıcı ortamlarda durmam bol bol meyva ve sıvı besinler tüketirim.Sizlere tavsiyem sıcak günlerde ışarıda az durmak.